Kızım 2020 doğumlu, doğduğundan bu yana hem onu hem de onunlayken kendimizi TV ve cep telefonundan uzak tutmaya çalıştık. İlk oyun gurubu ve yuva eğitiminde teknolojiye mesafeli alternatif eğitim sistemi Waldorf’u tercih ettik. İlk kez telefonumu elimden alıp, Spotify’dan “ceviz adam” şarkısını açtığında 1,5 yaşındaydı ve şaşkınlıktan dilimiz tutulmuştu.
Ablası 2006 doğumlu, tam bir dijital yerli, sosyal medyada onun tarafından engellenmiş durumda olsakta bana özellikle işim konusunda çok ilham veriyor. Lisenin ilk 2 yılını okula gitmeden ekrandan tamamladı, çevrimiçi oyunlarda tanıştığı gençler en yakın arkadaşları oldu. Ekran süresi günlük ortalama 8 saat. Valorant’ta platin seviye.
45 doğumlu Babaanne Rüya, ailenin yaşlı çınarı. Şehir koşturması malum, haftada bir gün görüşebiliyoruz ama her gün görüntülü konuşuyoruz. Telefonundan Candy Crash ve okey oynuyor. Bankanızdan arıyoruz diyen kişiler tarafından 2 kez dolandırıldı, maalesef.
Anneanne ve dede kafalarındaki deli soruların cevabı için en sabırlımız olduğu ve anlatmaktan hiç sıkılmadığı için en çok eşimi arıyorlar. “Ben bir şey yapmadım ekranım birden karardı”. “Kanallar gitti, bulamıyoruz.” “Facebook’umu ele geçirdiler” bu sorulardan bazıları. Bizim kuşağın devamı olan teyze, amca ve dayılardan ise şimdilik bahsetmeyeceğim.
Dijital dünya benim için ne ifade ediyor? diye sorarsanız. 13 senedir birçok markaya hizmet veren bir dijital ajansımın olması dışında “gençliğimde yakaladığım bir tren” diyebilirim. Bizim kuşak bilir, ilk sevgililerimizle okulda, mahallede ya da dershanede tanıştık, ev telefonundan randevulaştık ve tam saatinde buluşma yerindeydik. Instagram ve Youtube yoktu, WhatsApp yoktu. Çantamda gerçek bir fotoğraf makinesi taşırdım.
Gmail adresim 18 yaşında ve içinde 20 binden fazla e-posta kayıtlı. İlk cep telefonum üniversite kazanma hediyesiydi. Bugünlerde ise bir gün tuşlu telefona geri döneceğim günleri hayal ediyorum.
Bu da ülkenin demografik tablosu, aynı bizim ev.
Bizim evde beş kuşak var ve bu beş kuşaktan üçü teknolojiyi anlamaya, diğer ikisi ise onunla baş etmeye çalışıyor. Çünkü teknoloji geldi ve roller değişti. Artık orta yaşlılar öğrenci, gençler öğretmen. Artık orta yaşlılar geride, gençler ileride. Teknoloji söz konusu olunca orta yaşlılar çocuk, gençler bilge.
Sağım elinden telefon düşmeyen ergen, solum ekransız yemek yemeyen küçük çocuk, önüm yapay zekâ. Arkam günde beş kere “evladım, şu nasıl yapılıyordu?” diye soran anne baba, babaanne.
Ezcümle Dijitamin’in kuruluş hikayesinde sadece veriler değil, yaşadığımız ve gözlemlediğimiz gerçek hayat hikayeleri var. İlk olarak anneanne, dede, babaanne, amca ve teyzelerimiz için yola çıktık ve hayatlarına dokunmaya başladık.
Umarım “Dijitamin” sayesinde sizin hayatınıza da dokunabiliriz. Umarım siz de “Dijitamin”i bizim kadar seversiniz.
Sevgilerimle.
Zeliha Baran Sertdemir
Girişimci
Hakkımızda daha fazla bilgi için tıkla!